31 Mart, 2008

Hazırlık Maçı!


Bu post biraz geç oldu. Sebebi, haftasonu öncesindeki derbi heyecanı, maç günü evi erken terketme, maç sonrası da futbola ilişkin bir şeyler duymak istememektir. Neyse, Bugünlerde Münih taraflarında en çok muhabbeti dönen konu Hamit'in sakatlığı. Ottmar Hitzfeld bu konuda bir yandan dertli bir yandan da bizimkilere geçiriyor. İzlemeye bile katlanılmayacak bir hazırlık maçı yapıyorsun, saha berbat, hava kötü, rakibinin turnuvadaki rakiplerle uzaktan yakından alakası yok. Sorsan, "işte bilmem taa ne zaman belirlendi" diyorsun. Sanki o zaman Belarus Avrupa'nın zirvesindeydi. Hava iyi olsa ne olacak yani, nesi hazırlık ki bunun. Belarus'u yensek hazır olduğumuzun işareti mi olacaktı yani nedir. Bu maçı yapmasan daha iyiydi. Bu sene hem lig hem de UEFA Kupası'nı kazanmak için didinen Bayern'de Hamit en az 7 hafta yok. Sezonu kapattı yani. Sonra geri dönecek de, form tutacak da, formasını yeniden alacak da... Bir ara da vakit bulursa 2008 Avrupa Şampiyonası'na yetişecek çocuk. O maça götürülen oyuncuların yolculuk stresine girmesi bile yazık. Mısır, Arjantin'i getiriyor sen daha Belarus'a git. İsteyen buradan Hamit'in son ropörtajını okuyabilir.

Jorge Campos

Kalecilik kariyerim profesyönelliğe dönüşmediyse bu adam yüzündendir. Her topa çıkıyordu. Ceza sahasının dışında dolanıyordu sürekli. Ben de onun gibi olayım derken dünyanın en büyük 5 derbisinden biri olarak gösterilen Soma Linyitspor-Soma Sotesspor maçında 3 tane aşırtma gol yedim. 4-2 yenildik Sotes'e. Formayı çıkartıp attım sinirden, taraftara oynayım dedim ama parmaklarını gazete külahındaki çekirdeğe uzatan taraftardan istediğim elektriği alamadım o gün. Yine olsa yine yaparım. Baktım Campos ile olmayacak Petr Kouba'ya döndüm sonradan ama artık çok geçti.




Hakkaten Teka'ymış

Dünkü Real Madrid - Sevilla maçını izlerken evdekilerle bir muhabbet döndü ve saçma bir şekilde 10 sene önceki tartışmamız bir anda yeniden alevlendi. "O dönem Real Madrid'in formasının önünde ne yazıyordu?" İteka, İeka, Teka... Elimizdeki seçenekler bunlar. Ben İeka olduğuna canı gönülden inanıyor ve onu tutuyordum 10 sene önce, dün baktım hala sözümün arkasındaymışım. Bizim oralarda mahalle maçlarında adettir, herkes kendine bir futbolcu ismi seçerdi. 96'daki turnuvanın sürdüğü günlerin birinde kardeşim maç başlamadan önce; "Ben kim olucam?" diye telaşla sordu, ben de; "Suker ol, süper adam. Hırvatistan'da oynuyor" dedim. Çocuk o gün Suker oldu, sonra balatayı sıyırdı. Real Madrid onu Sevilla'dan aldı. Kardeşim de duvarlarında boşluk kalmayacak şekilde Real Madrid posterleri, fotoğrafları, gazete küpürleriyle doldurdu, annem odaya her girişinde badana dökülecek diye hüzünle baıyordu odaya. Ne zaman İstanbul'a gelsek hemen bi Real Madrid forması alıyordu herif. Eflatun, beyaz artık ne bulursa. Omuzlarında çakma Kelme patileri ve önünde o meçhul yazı. Elimizdeki formaya bakıyor ama yine de anlamıyorduk ne yazdığını. Dünkü muhabbetin üzerine yıllar sonra açtım baktım bugün, meğer 10 yıldan fazladır yanılıyormuşum. Mutfak malzemeleri satan Teka diye bir firmaymış gerçekten. Bu arada geceleri yatarken Suker'i hatırlayayıp "Acaba şuan napıyordur?" diyen varsa söyleyelim, Zagreb'te kendi futbol okulunda yeni yetenekler yetiştiriyormuş. Hırvatistan bi Suker daha çıkartır mı? E zor biraz.

Ronaldinho Tribüne


Fotoğrafta Ronaldo'nun arkasında forma tutan ufaklık gibi bizdeki yeni nesil çocukların da ilahıdır O. Her ara sokakta üzerine bol gelen Barcelona forması giymiş çocuklar çıkıyor karşınıza sırtında Ronaldinho yazısıyla. Ama artık o formaları katlayıp, arasına naftalin koyup, rafa kaldırmanın zamanı geliyor herhalde. Zaten uzun zamandır süren ve son 1 haftadır tavan yapan Barcelona-Ronaldinho kapışmasına dair haberler, Ronaldinho'nun abisinin O'nu Barça'dan kaçırma çabaları derken olan oldu ve yönetim ile Rijkaard'ın ortak kararıyla Ronaldinho Schalke ile oynanacak Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçı öncesi kadro dışı kaldı. Barça bu sezonu hiç yaşamasa daha iyiydi. Eminim ki böyle olacağını bilseler, direkt 2007'den 2009'a atlarlardı.

28 Mart, 2008

Meşale Şov

İnter-Milan maçında Dida'nın kafasına meşaleyi gömen Curva Nord'un şovu, bir de Bosna-Norveç maçında olayı abartan Bosna taraftarınınki var son dönemden hatırladığım. Arada ismini unuttuklarım varsa onlardan özür dilerim. Bu da fiks canlı yayın cümlesidir. Ama zevkliymiş söylemesi. Jose de Sigma Olomouc tribünlerinden bi şov yollamıştı ama onu da sonraya saklıyalım. Meşaleyi, küfürü, toplu gidişi serbest bırakın, bakın o zaman Türkiye'de boş stad kalıyor mu. Birden yanar, etraf kızıllaşır, ince bir yanık kokusu, yoğun bir duman, muhteşem bir görüntü, müthiş bir gaz. Sonra yavaş yavaş kısılır, söner gider.

Ultras Dynamo-Dynamo Dresten, Almanya;





Videosu da burada.

27 Mart, 2008

Geçmişten Bugüne #1

Bu da böyle futbolcuların akıp giden yıllar içindeki değişimine dair bir seri olsun. Arada bulursak çocukluk fotoğraflarını falan da koyarız.

marco van basten (1964)
1987 - ajax

1990 - milan

1992 - hollanda

2006 - ajax

2008

Dünya Kupası Maskotları

Benim favorim her zaman İtalya '90 maskotu olmuştur. Ayrıca bu maskotlardan anlıyoruz ki 70'lerde erkeklerde göbeği açık dolaşmak modaymış.




Sensible Soccer

90'ların başında patlamıştı her yerde. Amiga'da hastası olmuştuk o zamanlar. Bugün hala hatırlardığımız futbolcuların isimlerini ondan öğrenmiştik. Bilgisayarda, menejerlik ve futbol olayına ilk adımlarımızı atmamızı sağlamıştı. İnsert disc 2 derdi arada. Birden aklıma geldi öyle. Bugünkü menejerlik oyunlarının babasıdır. Herkes kendisinin en iyi olduğunu iddia ederdi. Oyundaki en büyük talihsizlik faso vermek isterken joystiğin kırılmasıydı. Buradan resmi sitesindeki tanıtım videosu izlenebilir. Ağlarım.

26 Mart, 2008

Heitinga Madrid'e

Atletico Madrid Torres'ten gelen 32 milyon euro'yu öyle çar çur edip yememiş anlaşılan. Şuan çok iyi bir kadroları var, bir de üzerine Heitinga transferi eklendi. Şampiyonlar Ligi hazırlıkları başladı belki de. Heitinga'nın Ajax ile olan kontratında bizim aşina olduğumuz tabirle;"10 milyon euro'yu getiren alır" maddesi var. Belli ki Atletico Madrid bu parayı gözden çıkartıp, 5 yıllık sözleşmeyi imzalattı Heitinga'ya. Ajax teknik direktörü Martin Van Geel ise bu transfer hakkında; "Bizim için üzücü ama 17 senedir Ajax için oynayan bir futbolcunun değişiklik arayışına girmesi anlaşılabilir bir durum" demiş De Telegraf'a. Heitinga'nın 24 yaşında olduğunu varsayarsak, 7 yaşından beri Ajax forması giyiyor. Ajax işini yine iyi yaptı.

A Ticketmaster Company

Her derbi öncesi bilet mevzuu aynı. Bu sene kapalı kombinesiyle rahat rahat gittik her maça da Galatasaray ve önümüzdeki Fenerbahçe maçlarında kombineyi kuzene bırakınca, bana da açık yolları göründü. Galatasaray maçında zar zor bulduk bi yeni açık. Bu maça da eski açıkta gidelim diyorduk. Ama ülkenizde maç biletlerini Biletix satınca her şey bombok oluyor. Biletix'e olan daimi kızgınlığım malum. Galatasaray maçından önce de yazmıştım burada. Bunlar sadece benim değil, tribüne takılan birçok kişinin sıkıntısıdır. Gidin ilgili futbol forumlarını okuyun, Biletix'i futbol bileti için kullananların çoğu Biletix'i Yasal Karaborsa şirketi olarak nitelendiriyor tüm bunlardan sonra. Artık daha sesli duyurmak lazım Biletix hizmet rezilliğini. Hizmete dair yaptıkları tek şey müşteriden %10 hizmet bedeli koparmak.

Fenerbahçe yönetimi bir anlamda bu işi önlemek için taraftar kart sahiplerine öncelik tanıdı Chelsea maçı öncesi ama o biletler de anında bitince taraftar kart sahibi birçok Fenerbahçe taraftarı bilet bulamadı şampiyonlar ligi maçına. Az önce arkadaş aradı. Biletix gişelerinde olaylar varmış. Beşiktaş-Fenerbahçe maçında Biletix ile ilgili bir pankart açılmalı artık.

Bugün saat 10.00'da biletler satışa çıkacaktı. 09.50'den itibaren girdim internete. Her sayfa yenilemede bambaşka hata verdi site. Hepsi kendine göre güzeldi. Bir yandan da gişelerdeki bilet satışı ile ilgili sorunlara dair telefonlar geliyordu. Ben internetten zorlarken, saat 11.00 gibi kardeşim İstiklal Kitabevi'ne gitti bilet sormaya ama 15 dakika sonra eli boş geri döndü. 2 haftadır olduğu gibi yine "Maça bilet veremiyoruz" vs. geyikleri yapmışlar. Sisteme ilk kez doğru düzgün girdiğimde saat 12.09'du. Karşımdaki mesaj açık ve net idi; Tükendi. Zaten daha 10.15'te bitmiş biletler. Boşuna ıkınmışız biz ekran başında. O kadar bilet 15 dakikada nasıl bitti orası muamma işte. Biletixcilerin fiks lafıdır; "Sistem kitlendi". Bizim oralarda bir laf vardır, yineleyeyim buradan; "Yiyemeyeceğin yarrağın altına yatma." Dandik bir Teoman konserine bilet satmakla bitmiyor bu işler.

Kurtulsun artık bizim kulüpler de taraftarı değil de kesesini düşünme mantelitesinden, bıraksınlar bu Biletix olayını, İngiltere'deki gibi kulüplerin resmi siteleri üzerinden satılsın biletler.






25 Mart, 2008

Yaratıcılığın Adresi; Fotomaç(!)

Deplasman Otobüsü #6

-Kural 6 ; Deplasman otobüsünün en cefakar insanı kaptandır. "Camlara vurmayın gençler" diye uyarır bazen mahsumca. Onun otobüste yattığı bölüme Hilton denir ve ağır abilerden biri yatar çoğu zaman oraya. Dönüşte kaptanın uykusu gelirse o abilerden biri geçer direksiyona, kaptan da yuvası hiltona doğru yol alır uykulu gözlerle.

----

23 Mart, 2008

Kapak Olsun


Öncelikle bu 2 gol kapak olsun Sevilla'ya da taraftarına da. Bu sene Türkiye sınırları dışındaki futbola dair en büyük isteğim Atletico Madrid'in Şampiyonlar Ligi'ne katılması. Acayip yakışırlar oraya. Sevilla'yı deplasmanda yenip ilk dörde sıkı sıkıya tutunduklarını gösterdiler bu hafta da. Maç güzeldi de Sevillalı dallamalardan birinin Agüero'ya attığı kafadan sonra iyice kıl oldum bu Sevilla'ya. Çirkefliği alışkanlık haline getirdiler, her hafta aynı terane. Ya yerden kalkmıyorlar ya da tekmeler sallıyorlar. O kafa atma mevzuundan sonra da her tekmeleri Atletico Madridli futbolcuların yüzünde patladı. Özellikle Agüero'ya hakartler yağdıran Sevilla seyircisine çok yakıştı bu skor. Marca'ya böyle yansımış o anı.

21 Mart, 2008

Barça'yı Kaybettik. Hükümsüzdür!


Sözde herkes bu maçın ne kadar önemli olduğunun farkındaydı Barça'da. Rijkaard'ın bize söylediği buydu en azından. Ama yine olmadı. Tepe taklak gitmeye devam ediyorlar. Bugünlerde Valencia isminin geçtiği programlarda duyacağınız 5 laftan 4'ü tarihinin en kötü günlerini yaşadığı yönünde oluyor. Keza Barcelona'nın da hali pek iç açıcı değil. Barcelona Valencia'ya yenildi Mestella'da ve yarı finalde veda etti kupaya. Atletico Madrid, Villarreal, Almeria derken bir tekme de Valencia'dan yediler. Finalde Getafe-Valencia. Michael Laudrup Getafe'yi aldı götürüyor kupalarda.

20 Mart, 2008

Fantastik Forvet

Sonunda futbolcu piyasası da sıçradı gittigidiyor.com 'a. Bu akımın öncüsü bildiğimiz kadarıyla Engin Kodan oldu. Transfer etmek isteyenlere kötü haber, açık arttırma kapanmıştır. Hayırlısı olsun.


"Merhabalar

Ben Engin KODAN
Kendime oynayacak yeni bir takım arıyorum.

Kendimi daha geliştirebileceğim ve beni 3.lige çıkaracak bir takım ya da 3.ligden bir takımla sözleşme yenilemek istiyorum.

Futbola 2002 yılında Ümraniye Sporda başladım,
Genç takında 1 sene oynadıktan sonra A Takımına yükseldim,
2006 Yılında Çengelköy A Takımında 1.Amatör kümede oynadım o seneyi şampiyon olarak tamamladık,
2007 Yılında İmes Sporda Oynadım,

Genel Özellikleri

Boy : 171
Kilo : 65
Yaş :25
Mevki : Forvet
Toplam Mac : 40
Atığım Gol : 32
Asist : 20

En büyük özelliğim süratli olmam ve gol vuruşlarındaki başarım,

Ücret konusunda 5000 Ytl peşin ve aylık 500 Ytl maaşla sözleşme yenilemek istiyorum."

19 Mart, 2008

Uleb Cup

Uzun zamandır ilk kez bir maça gidemedim. Oysa Hapoel maçından beri özlemiştik maç çıkışı Akatlar'dan Levent metroya kadar nefes nefese kalarak yürümeyi. Oraya salon yapanı sessizce kınayıp dün geceye geçelim. Beşiktaş 81 - 69 Kızılyıldız. Dün gece taraftarı televizyondan izleme şansım oldu. Delgado, Tello, Cisse, Toraman, Baki, Mehmet Sedef, Gökhan Zan bile oradaydı, bir ben gidemedim anasını satayım. Çok güzeldi izlemesi ama tribünde olmanın yerini tutmuyor hiçbir şey. Final 8 Torino'da 10 Nisan'da rakip Galatasaray. İtalya'da Türk takımlarının kapışması.

10 Nisan
Beşiktaş -Galatasaray
Joventut - Pamesa Valencia
11 Nisan
Zgorzelec - Dynamo Moskova
Akasvayu Girona-Unics Kazan

18 Mart, 2008

Yine Dolmadı





Kasımpaşa'nın sahası sentetik çim olduğu için federasyon maçlarını orada oynatmıyordu. Atatürk Olimpiyat Stadı'nda oynadılar bu haftaya kadar. Çoğunluk haksız buluyordu federasyonun bu kararını. Bir yandan da Olimpiyat'a gidemeyen Kasımpaşa taraftarının kendi semtlerinde oynasalar tribünleri dolduracağı savunuluyordu. Sonunda değişiklikler yapıldı ve ligin bitimine 8 hafta kala da olsa Kasımpaşa, İ.B.B'yi kendi evinde ağırladı, stadına kavuştu. Ama bütün sene dolacağı iddia edilen stad yine boştu. Ya da televizyonda bize yansıyan kısımlarda durum buydu. Beşiktaş yönetimi İnönü'yü yıkma hatasına girişirse, biz de bu stadın yolunu tutacağız sanırım bir sene boyunca.

Ufak Atın

Pazar akşamı Trabzonspor maçından çıkmış eve gelmişiz. Keyfimiz yerinde. NTV'de Rıdvan'dan, TRT'de Mehmet Demirkol'dan Beşiktaş'ı dinliyorum keyifle. Sonra o maçın muhabbetlerine son noktayı koyuyorlar. Ben de Lig Tv'yi açıyorum belki orda devam ediyordur diye. Arka fonda Konya Atatürk Stadı. 3 aydır olduğu gibi yine zeminden, stadtan dem vuruyor Şansal ve Erman. Sonra yılların bitmek tükenmek bilmeyen geyiği takımların boş tribünlere oynaması olayına geliyor sıra. Şansal da formata uygun şekilde her zamanki gibi "Aslında bunu söylemek istemiyordum ama madem konusu açıldı, ekrana getirelim" diyor. Nereye bağlıcaklar bakalım diye merakla beklerken ekrana bir gün önce (Cumartesi) Türkiye'de naklan yayınlanan maçlar geliyor.

16.30 E. Cottbus - B. Münih (Ntv Spor)
17.00
Liverpool - Reading (Fox Sports)
17.00
Sunderland - Chelsea (Fox)
18.10
Monaco - O. Lyon (Kanal A)
19.00
Udinese - Lazio (Ntv Spor)
19:15
Arsenal - Middlesbrough (Fox Sports)
21.00
D. La Coruna - R. Madrid (Ntv Spor)
21.30
Roma - Milan (24)
23.00
Valencia - Sevilla (Ntv)

Ne alaka diye düşünürken Şansal benim aklımın almayacağı şekilde bizim lig maçlarındaki boş tribünleri bu yayınlara bağladı, Erman destek verdi. Gülmeye başladık salonda, bir an için bu nasıl bir hayalgücü diye hayran kaldık adamlara. İnsanların evde Avrupa Liglerini izleyip tribünleri boş bıraktığını söylüyor. Cumartesi günü naklen yayınlanan maçların saati çakışanlarını dönüşümlü, çakışmayanların ise tamamı olmak üzere bu 8 maçı da izledik ama Pazar günkü maçları sallamayayıp, kalkıp gittik İnönü'ye. Allah aşkına kim kendi takımının maçına gitmek varken sırf Udinese-Lazio maçı için evinde oturur. Akıl var mantık var. Bu maçların yayını yasaklanmalıymış falan uzun uzun konuştular. Bu hayatımda duyduğum en saçma teori olarak girdi listeme. İki dakika sonra Erman, Chelsea'nin nasıl top oynadığından bahsetti uzun uzun Fenerbahçe eşleşmesi nedeniyle. Adama sorarlar "Sen o Chelsea maçlarını nerden izliyorsun da bu kadar biliyorsun" diye. Sizin sattığınız Digitürkler boş bırakmıyor o tribünleri, Sunderland-Chelsea maçı boş bırakıyor öyle mi. Atma Şansal din kardeşiyiz.

No Comment


17 Mart, 2008

Javier Saviola


Üstteki iki fotoğraf arasında formaların renkleri dışında ne fark var? Görüntü itibariyle pek bir fark yok. Biri 2001'de henüz 20 yaşındayken River Plate'ten Avrupa'ya zıplayıp, Barcelona'ya imza attığı gün. Diğeri ise geçen sene Real Madrid'e transfer olduğu andan. Rijkaard ile yapamadı, önce Monaco, sonra da Sevilla'da kiralık buldu kendini. Sonra serbest kalınca Real Madrid'e kapak attı. İki fotoğraf arasında fark şu; Barcelona 7 yıl önce onu almak için 35 milyon euroyu gözden çıkartmıştı. Sonra bedavaya Real'e gitti. Real Madrid'te son 10 ayda sadece 6 maçta oynadı. Çoktan gözden çıkartılmıştı, Real onu satış listesine koydu; tahmini değerinin yaklaşık 6 milyon euro olduğundan bahsediliyor. Giren çıkan Barça'ya. 35 milyon euro, boru mu.

Maç Günü

Maçlarla ilgili uzun uzun yorum yapmayı sevmiyorum. Herkes aynı gözlerle izliyor zaten maçı, özetini falan. Dün güzel, güneşli bir günde Şairler'de içip maça gittik, kapalıda maçımızı izleyeyip, sesimiz yettiğince bağırıp döndük eve. Tribündeki "Bir ölür bin diriliriz, hepimiz Filistin'iz" ve "Uçurtmayı Vurmasınlar" pankartları güzeldi. Maç çıkışı pankartlar toplanırken birkaçı dağılmıştı yere, birini aldım eve getirdim. Şansıma ne yazıyor diye baktım; "NASIL KOYDUK" yazıyordu. Deve Erol ekolünün izleri vardı pankartta. Sanırım 2 hafta önceki Galatasaray maçına ithafendi. Getirdim koydum zulaya. Bunlar bizle alakalı olan kısmı. Ama dün geceden beri basına yansıyan bir haber var; "Maç sonunda 2 Trabzonspor taraftarı bıçaklandı." Gel gör ki sebebini yazmamışlar. Ancak forumları takip ediyorsanız bilebiliyorsunuz. Burdan açıklayayım mevzuyu. Trabzonspor taraftarı arasındaki bir grup maç sonrası "Çarşı'ya yürüyelim" diye gider yapıp, ısrar ediyorlar gruptakilere. Hep beraber Beşiktaş'a yürüyecekler hesapta. Peki yürürken ne yapıyor Trabzonspor taraftarı? "Ermeni Çarşı'ya, İstanbul'da soykırım." diye bağırıp Ogün Samast'a methiyeler düzüyorlar. Dolmabahçe de boş değil o sırada. Bunları kabullenemeyen bir grup haklı olarak arıza çıkartıyor. Ama yazılı ve sözlü basını aç, sayfalarca oku kavganın sebebi olarak bulacakların "iki grup arasındaki sözlü sataşmalar sonrası olay kavgaya dönüştü"den öteye geçmez. Yazsanıza açık açık Trabzonspor taraftarının bu nidalarını, taşısanıza sayfalarınıza. Ama yemez, tırsak kalemlersiniz siz.

14 Mart, 2008

Yarasın Paşama

Bu abiyi tanıyabildiniz mi bilmiyorum. Biz ilk gördüğümüzde çıkaramadık kim olduğunu. Bayern Münih'in veteranlar maçı mıdır nedir anlamadım ama Bayern formalı bu göbekli abi, 2000 yılında Beşiktaş'ın sol kanadında oynadığı futbol ve adrese teslim ortalarıyla taraftarın hayranlığını kazanan Markus Münch'ün ta kendisi. O zamanlar ufak tefek zayıf bi çocuktu. İyi bakmış kendine, bira göbeği olsa gerek. İnsanın fotoğrafa baktıkça halı saha maçına çağırası geliyor.